Sosyal Medya günümüzde en yaygın bağımlılık türlerinden birine dönüştü. Uzmanlar bu bağımlı olma halinin çok ciddi kişilik bozukluğu sorunlarına neden olabileceğini ve hiç tahmin edilemeyen olumsuz sonuçlara yol açabileceği konusunda önemli uyarılarda bulunuyor. Sosyal Medya Danışmanlığı, SEO, Web Tasarım, Kurumsal Kimlik, Dijital Pazarlama gibi alanlarda hizmet veren ajanslar içerisinde lider ajanslardan biri olan Sahne Medya’nın bilişim uzmanlarından Mustafa Bucak, internet ve sosyal medya araçlarına bağımlı hale gelmeden, onları etkili ve doğru şekilde nasıl kullanacağımıza dair bazı öneriler sıraladı…
Tüm dünyayı saran pandemi koşulları, hepimizin evde geçirdiği süreyi arttırırken yaşam alışkanlıklarımız üzerinde de köklü dönüşümlere neden oldu. Neredeyse herkesin sosyal medya uygulamaları içerisinde geçirdiği süre, gün içinde ekrana bakarak geçirdiği süre büyük oranda arttı. İhtiyaç duyduğumuz sosyalleşmeyi başka kanallar aracılığı ile sağlama çabasına girdik. Yaşamın gerçekliğinden uzaklaştıkça, sanal dünyadaki kimliğimiz daha önemli ve belirgin hale gelmeye başlıyor. Bunun sonucunda da sosyal medya araçlarının olumsuz etkilerine maruz kalma riskimiz de eskiye oranla artış gösteriyor. Erkek veya kadın, yaşlı veya genç her insanı sosyal medyada bekleyen başka başka tehlikeler mevcut ve herkes bunlardan bir şekilde etkileniyor. Hal böyle olunca sosyal medya araçları yepyeni bir bağımlılık türü olarak karşımıza çıkıyor.
Sosyal medyanın ve siber evrenin sonsuz olumlu etkisi mevcut… Bu noktada yapılması gereken sanal dünyadan ve sosyal medya araçlarından uzak durmak değil, yaşamımız ve sanal dünya arasında doğru ve sağlıklı bir denge oluşturabilmek. Aksi taktirde internette geçirdiğimiz zaman bizleri kolay manipüle edilir ve bağımlı insanlar haline getirebilir. İnternet tüketim alışkanlıklarımızı, tercihlerimizi ve fikirlerimizi dizayn etmek isteyen stratejilerle dolu. Bu yüzden sosyal medya kullanırken kullanmamız gereken sekiz metodu sizler için derledik.
Siber evrende gerçekleştirdiğimiz etkileşimler bizi yavaş yavaş, yaşamın gerçekliğinden uzaklaştırmaya başlıyor. İnsanlar sosyal medya hesaplarında gerçek olmayan kimlikler ve yaşantılar kurguluyorlar. Aslında kendimize ilerleyen yıllarda anımsamaktan mutluluk duyacağımız parlak bir geçmiş yaşantı kurgusu yapıyoruz. Hesaplarımız, hayatımızın en güzel anlarını sergilediğimiz ve sanki bir ürün gibi kendimizi gösterdiğimiz bir vitrine dönüşmüş durumda. Bu durum beraberinde kişilik ve benlik algısına dair bir takım sorunları da getiriyor. Özellikle gençleri yalnızlaştıran sanal gerçeklik, insanlar üzerinde güzellik baskısı ve özgüven problemleri yaratabiliyor. Başka hayatları izleyip onlara öykünme duygusundan mümkün olduğunca uzak kalıp, bu hesapların kurmaca olduğunu unutmadan kullanmamız gerekiyor. Bu bizi olumsuz duygulardan koruyacaktır. Özellikle genç internet kullanıcıları mükemmel olmak veya mükemmel görünmek zorunda olmadıklarını unutmamalılar.
Sosyal Medya, bize gösterdiği ışıltılı yaşamlarla benlik algımıza zarar veriyor. Tüketim alışkanlıklarımızı manipüle ediyor. İhtiyacımız olmayan şeylere dair içimizde güçlü bir istek uyanmasına sebep oluyor. Bu ışıltılı hayatlara sahip olamamak da normal sosyal medya kullanıcıları üzerinde değersizlik hissi ve depresyonun ortaya çıkmasına yol açıyor. Unutmayalım ki bu sanal dünya ve orada gördüğümüz şeyler tümüyle bir gerçekliği yansıtmıyor. Bir şey gerçek olamayacak kadar güzel görünüyorsa eğer muhtemelen gerçek değildir. Oradaki yaşam standardına sahip olamadığımız için üzülmekten vazgeçmeliyiz.
İhtiyaçlar hiyerarşisinde temel üç ihtiyaçtan söz etmek mümkün. Bunlar içinde bulunduğu toplum tarafından takdir görme, kabul edilip benimsenme ve beğenilme duygusunun tatmin edilmesi. Bunlar aynı zamanda bizlerin zayıf noktaları. Sosyal medya bu üç duyguyu tatmin edebileceğimiz bir mecra olduğu için farkında olmadan, yavaş yavaş bizi kendisine bağımlı hale getiriyor. Çünkü bu üç duygu tatmin edildiği anda kendimizi fazlasıyla iyi hissederiz. Hepimizin hayatında büyük zorluklar olduğu için gerçek hayat içerisinde kendimizi iyi hissetmek her zaman kolay olmayabilir. Böyle durumlarda da sürekli olarak gerçek dünyadan kaçıp sanal evrene sığınabiliriz. Ancak bu bizi her geçen gün bağımlı olmaya daha da fazla yaklaştıracaktır. Günlük üç – dört saati aşan kullanımlardan kendimizi korumamız gerekir.
İnsanlığın bilgiye ulaşmak ve kendisini geliştirmek için kullandığı kaynaklar ve araçlar da günümüzde dönüşüme uğradı. Halen daha bilimsel çalışmalar için kütüphaneye gitmek gerekse de günlük hayatın pratiğine ve hobilerimizle ilgili bilgilere ulaşmak için internet başlıca kaynak halini aldı. Oturduğumuz yerden dünyanın herhangi bir yerinde aynı ilgi alanını paylaştığımız insanların deneyimlerini izleyebiliyoruz. Yabancı bir dili öğrenmek ve o dilde pratik yapmak, herhangi bir sanat dalı hakkında fikir edinmek, bilimsel bir konudan haberdar olmak, her hangi bir işin nasıl yapılacağını öğrenmek gibi pek çok şeyi internet üzerinden gerçekleştirebiliyoruz. Yemek yapımından derslere, mesleklerden sanat dallarına kadar pek çok alanda sonsuz içerik barındıran internet, doğru kullanıldığı taktirde hepimizi, kendimizin bir üst versiyonuna çevirebilecek etkili bir araç. Aynı zamanda sesimizi duyurabilmek veya herhangi bir konuda düşüncemizi belirtmek ve başka insanlarla etkileşimde bulunabilmek için geçtiğimiz yüzyıldaki kitle iletişim araçlarıyla kıyaslanmayacak kadar pratik bir araç. Öyleyse neden bu nimetlerden faydalanmayalım. Kitap maliyetlerini düşüren e-kitaplar, yolculuk sırasında veya herhangi bir işle uğraşırken dinlenebilecek sesli kitaplar gibi bizi kültür ve bilgi birikimine ulaştırabilecek çok sayıda faydalı araç mevcut. Bağımlı bireylerin en çok düştüğü hata da bu zaten, sosyal medyanın olumlu yönlerini görmezden gelmek…
İnsanın en temel arzularından biri de anlaşılma isteğidir. Anlaşıldığımızı, yalnız olmadığımızı hissetmek isteriz. Hastalıklar, kayıplar, yaşadığımız herhangi olumsuz durumlar karşısındaki üzüntümüz… Bu duyguları paylaşıp acılarımızı hafifletecek desteği görmek adına sosyal medyanın olumlu etkilerinden söz edebiliriz. Birçok toplumsal trajedi karşısında da sosyal medya reflekslerinin olumlu etkide bulunup insanlarda ortak bir bilinç ve reaksiyonun oluşmasında etkili olduğunu da unutmamak gerek.
Kilometrelerce uzakta yaşayan sevdiklerimizle aramızdaki mesafeyi yok etmesi insanlığın uzun yıllardan buyana düşünü kurduğu bir durum. Çok değil otuz kırk yıl öncesine kadar (ki bu insanlık tarihi düşünüldüğünde göz açıp kapayıncaya kadar geçecek bir süre) şehir dışından birileriyle telefonda konuşabilmek bile büyük bir olaydı. Artık ülke sınırları ve coğrafi sınırlar bile sevdiklerimizi görmemize, onlarla konuşmamıza engel olamıyor. Bu da bizim kolektif olarak yalnızlık duygusundan uzaklaşmamıza hizmet ediyor.
Hayatın her alanında yapmamız gereken şey basit şekilde “kendimiz olmak”… Bu durum sosyal medya için de geçerli. Unutmayın ki sanal dünyada geçirdiğimiz zaman, sevdiklerimizden, ailemizden, dostlarımızdan, işimizden ve diğer aktivitelerden mahrum kaldığımız zamandır. Bu kaybın telafisi de kolay değildir çünkü insanın dondurarak saklayamayacağı tek kaynak zamandır. Sağlıklı bir uyum yaratarak yaşantımızın tamamını sosyal medya aygıtlarının ele geçirmesine engel olabiliriz.
Sosyal Medya birçok insan ve kurum için işinin bir parçası. Bütün markalar ve kurumlar bu arenada var olmak durumundalar. Artık iş hayatında sosyal medya yokmuş gibi davranarak devam etmek imkânsız halde. Fakat içerisinde çok fazla sayıda değişkeni ve tehlikeyi barındıran sosyal medya kurumlar için doğru kullanılmadığında büyük ve telafisi imkânsız sorunlar yaratabilir. Bu yüzden büyüme hedefleri olan bütün işletmeler profesyonel sosyal medya danışmanlığı hizmeti almak durumundalar. Bu konuda yıllardan bu yana çok sayıda başarı hikâyesine imza atmış Sahne Medya’nın profesyonel Sosyal Medya Danışmanlığı hizmetiyle tanışmakta geç kalmayın. Sahne Medya ile gelecek sizin, sahne sizin…
19-05-2021 01:30:31
